Sinir probları, terapötik uygulamalarda büyük potansiyele sahip olmaları dolayısıyla, beynin çalışmasını incelemek için en kullanışlı araçlardandır. Beyin-bilgisayar arayüzleri sayesinde felçli kişilerin vücut işlevlerini yeniden kazanmaları sağlanabilir ve yatağa mahkum hastalar dahi dış dünyayla iletişim kurabilir. Ancak günümüzde, sinyal işleme ve yorumlama gibi altyapı teknolojilerinde büyük bir ilerleme olmasına rağmen, beyinle temasta bulunan problar en büyük sıkıntıyı oluşturuyor.

Beyin, yapısı gereği oldukça korumacıdır, alanını işgal eden hemen her şeye agresif bir şekilde saldırır. Bu saldırı sürecinde ise enflamasyon yaygın bir sonuç olarak karşımıza çıkar. Nöronlar ölür ve sinir probları işlevsel yeteneklerini kaybeder. Bu sorunun önüne geçmek için Harvard Üniversitesi'nden araştırmacılar nöronları taklit eden sinir probları geliştirdiler. Böylece beyin, probları yabancı madde olarak değil, vücudun yerlisi olarak kabul ediyor; onlara saldırmaktan kaçınıyor. Harvard’lı araştırmacıların bu buluşu, insan ve makine arasındaki çizgiyi bulanıklaştırarak önemli bir adım atmış oldu.

Biyo-ilhamlı problar, beyinde bulunan sağlıklı nöronlarla aynı şekil, boyut ve esnekliğe sahip olacak şekilde tasarlandığı için gerçek nöronların hücre altı yapısını ve mekanik özelliklerini kopyalayabiliyor. 3D sistemin, histolojinin ve elektrofizyoloji tekniklerinin onayladığı üzere, bağışıklık sisteminin yeni problara tepki göstermesi engellenmiş oluyor.

Yeni sinir problarının mevcut beyin-bilgisayar arayüzleriyle bütünleştirilmesiyle gelecekte hastaların ciddi yan etkilere maruz kalmadan, uzun süre bu teknolojiden faydalanmaları mümkün olabilecek gibi görünüyor.

Kaynak: www.medgadget.com