Beyin Tedavileri için Teknolojik Seçeneklere Yönelik Kamuoyu Algıları
Beyin temelli rahatsızlıkların artması ve bunları hedef alan nöroteknolojilerin gelişimi ve yatırımları göz önüne alındığında, halkın bu müdahalelere nasıl baktığını ve bunları kullanmaya istekli olup olmadığını anlamak büyük önem taşıyor. Bu konuyu araştırmak amacıyla, araştırmacılar 1.000'den fazla ABD'li yetişkinle bir anket yaparak şiddetli ruh hali, hafıza veya motor semptomlarını tedavi etmek için tasarlanmış dört nöroteknolojiye ilişkin algıları inceledi. Çalışma, Device dergisinde yayınlandı ve Mass General Brigham bünyesinde yeni kurulan Neurotech Justice Accelerator'ın (NJAM) hedeflerinden biri olan gelişmekte olan nöroteknolojilere ilişkin kamuoyu görüşlerini daha iyi anlamaya yönelikti.
Önceki araştırmalar genellikle tek bir teknolojiyi incelerken, bu çalışma derin beyin stimülasyonu (DBS), MRI rehberli odaklanmış ultrason (MRgFUS), transkraniyal manyetik stimülasyon (TMS) ve haplar olmak üzere dört nöroteknoloji arasında doğrudan karşılaştırmalar yapılmasına olanak tanıdı. Ekip ayrıca semptomları deneysel olarak değiştirdi; katılımcıları, bu teknolojileri şiddetli ruh hali, hafıza veya motor bozukluklarını hedef alacak şekilde rastgele atadı. Bu tasarım, semptom türünün bu nöroteknolojilere ilişkin kamuoyu algılarını nasıl etkileyebileceğini daha fazla incelemelerine olanak sağladı. Bulgular, insanların ele alınan duruma bağlı olarak müdahale seçeneklerini nasıl değerlendirdiğine dair yeni içgörüler sunuyor.
Katılımcılar, her bir nöroteknoloji için ne kadar faydalı, kabul edilebilir ve riskli olduğunu, bir kişinin benliğini değiştirip değiştirmeyeceğini ve bu semptomlardan birini yaşamaları durumunda kendilerinin kullanmayı ne kadar düşüneceklerini değerlendirdi. Bu nöroteknolojilere aşinalık genel olarak düşük olsa da (haplar hariç), şiddetli semptomları olan vakalarda bunları değerlendirmeye yönelik bir açıklık vardı. Kullanım olasılığı değişiklik gösterdi: katılımcıların %61'i hapları, %41'i TMS'yi, %29'u MRgFUS'u ve %21'i DBS'yi düşünmeye açıktı. Haplar en faydalı, kabul edilebilir ve kullanılması en olası olarak değerlendirildi. Buna karşılık, DBS ikinci sıradan en faydalı ancak aynı zamanda en riskli, en invaziv ve kullanılması en düşük olasılıklı olarak görüldü.
Bu bulgular, insanların sadece prosedürlerin kendisiyle değil, aynı zamanda tedavi edilen semptomların doğasıyla da ilgilendiğini gösteriyor. Bu ayrımları anlamak, iletişimi geliştirmek ve nöroteknolojilerin etik uygulamasını yönlendirmek için esastır. Araştırmacılar, insanların nöroteknolojileri ve tedavi etmeyi amaçladıkları beyin temelli durumları nasıl algıladığını inceleyerek, kamuoyu tutumlarını şekillendiren faktörlere ve bu görüşlerin mevcut klinik uygulamalar ve mevcut nöroteknolojik müdahale seçenekleriyle uyumlu olup olmadığına dair içgörüler elde ediyorlar. Bulgular, gelecekteki araştırmalar için bir temel sağlıyor ve cihaz geliştiricilerine hangi nöromodülasyon formlarının daha kabul edilebilir olduğunu ve daha duyarlı tasarımı yönlendirebileceğini bildiriyor.